Gebelikte El Ve Ayak Şişliklerinin Nedenleri

https://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/hamilelikte-ayak-sismesi.jpg Hamilelikte en çok yaşanan sıkıntılardan birisi de şişlik problemidir. Hamileliğin ilerleyen dönemlerinde el ve ayakların şişmesi, aşırı gerginlikten kaynaklı olarak, ağrı ve acılara neden olabilir. Bu süreçte ödem probleminin minimum seviyede atlatılması için yapılabilecek bazı uygulamalar vardır. Örneğin dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, uzun süre ayakta kalmamak ve sürekli oturur pozisyonda durmamaktır.

Hamileliğin 6. ayından itibaren, anne adaylarının artık bacakları uzatarak oturma şekline alışmış olması gerekir. Sürekli ayakta durmak kadar, bacakların sürekli sarkık pozisyonda durması da şişliğe neden olmaktadır. Ve bu nedenle oluşan şişlik, dikkat edilmediği takdir de daha fazla ağrıya sebebiyet verir.

Şişlik kimlerde görülmektedir?


El ve ayak şişlikleri genellikle çoklu gebelikte, hızlı kilo alan hamilelerde, çalışan kadınlarda ve beslenme şekli düzenli olmayan anne adaylarında görülebilmektedir. Bu sebeple şişliklerin oluşmaması için mümkün olduğunca beslenme düzenine ve miktarına, dinlenmeye dikkat edilmelidir. Böylelikle hamileliğin doğal seyrinden kaynaklanan şişliklerin en azından ağrılı olması önlenebilir.

Şişlik oluşmasını önlemek için ne yapılabilir?


Yukarıda bahsettiğimiz uygulamalar dışında, şişliği önlemek ya da azaltmak için bol su tüketilmesi ve günlük yürüyüşler önemlidir. Gün içerisinde yapılan yavaş tempolu 45 dakikalık yürüyüşler ile şişlikler önlenebilir. Aynı zamanda su tüketimini arttırarak, vücutta su birikmesi engellenebilir.

Anne adaylarının bunların yanında kıyafet seçimlerine de dikkat etmesi gerekir. Çok dar ve sıkı kıyafetlerde şişlik oluşumunu tetikleyecektir. Hamilelikte mümkün olduğunca rahat giysiler tercih edilmelidir.

Kısırlıktan Korunmak Mümkün Müdür?

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/timthumb-1.jpg Doğurganlığı ve sperm hızını olumsuz etkileyen bazı dış etkenler uzun vadede kısırlığa sebep olabilmektedir. Bunun yanında kalıcı kısırlığa neden olan bir takım operasyonlar geçirilmesi de bebek sahibi olmak isteyen kişiler için sakıncalıdır. Bu sebeple, zaruri olmadıkça, kısırlığa neden olan operasyonlar son çare olarak görülmektedir. Peki operasyonların yanı sıra kalıcı kısırlığa neden olabilecek diğer etkenler nelerdir?

Aşırı Kilo


Aşırı kilolu olma durumu, hormonların da normalden farklı şekilde işlemesinin bir göstergesidir. Bu nedenle gebe kalma ihtimali de standartların çok altındadır. Aynı zamanda gebe kalınsa dahi aşırı kiloluyken hamile kalmak bebeğin ve annenin sağlığını olumsuz etkileyebilecektir.

Fazla ve Sık İlaç Tüketmek


Ufak rahatsızlıklarda dahi hemen ağır ilaçlara yönelmek olumsuz bir etki yaratmaktadır. Aynı zamanda uzun süre ilaç kullanmak da doğurganlığı olumsuz etkileyecektir. Bu sebeple uzun vadede kullanılan ilaçlar hakkında doktordan gerekli bilgi alınmalı ve ilaç kullanımı minimum seviyeye indirilmelidir.

Zararlı Madde Kullanımı


Alkol, sigara ya da uyuşturucu gibi zararlı maddelerin uzun süre kullanılması da doğurganlığı olumsuz etkilemektedir. Aynı zamanda spermlerin kalitesini düşürerek, hızlarını azaltmaktadır. Bu da gebe kalınmasını zamanla kalıcı olarak imkansız hale getirir. Bu sebeple zararlı madde kullanımı yalnızca hamilelikte değil, hamilelikten çok önce sonlandırılmalıdır.
Kısırlık sorunu bazen somut bir veri olmadan oluşabilmektedir. Bu durum genellikle çiftlerin başarısız denemelerinden kaynaklı psikolojik sarsıntıdan kaynaklanmaktadır. O nedenle de gebe kalmaya karar verildiğinde, deneme süresine takılmadan, psikolojik bunalıma kapılmamak gerekir.

Prematüre Bebeklerin Bakımı Nasıl Olmalıdır?

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/premature_bebek_bakimi_3.jpg Prematüre, normal doğum süresinden önce dünyaya gelen bebeklere verilen isimdir. İdeal doğum süresi olan 40 haftada doğan bebekler normal kabul edilirken, 37. haftadan önce doğan bebekler prematüre olarak kabul edilir. Bu nedenle de normal bebeklerden farklı ve özel bir bakıma ihtiyaç duyarlar. Beslenmeleri, temizlikleri hatta uyku düzenleri bile normalden farklı olmaktadır. Bu özel bakımla 2-3 yaşına geldiklerinde yaşıtları ile aynı gelişime sahip olmaktadırlar.

Beslenmede farklılık...


Prematüre bebeklerin de normal bebekler gibi anne sütü ile beslenmesi oldukça faydalıdır. Ancak kilo bakımından yeterli seviyede olmadıkları için ek gıdalara da ihtiyaç duyulmaktadır. Prematüre bebeklere özel hazırlanan gıda takviyeleri ile bebeğin gelişimi hızlandırılabilir.

Aynı zamanda beslenme şekli de diğer bebeklere göre farklı olabilmektedir. Örneğin anne sütü tüketimi gerekmesine rağmen henüz memeden emebilecek düzeyde gelişimi tamamlanmadığı için biberon yardımı ile beslenebilir. Mama verilirken de aynı şekilde bir beslenme uygulaması yapılabilir.

Temizlikte farklılık...


Prematüre bebeklerin gelişimi henüz istenen aşamada olmadığı için mikroplara karşı çok daha savunmasızdırlar. Bu nedenle hijyene ekstra özen gösterilmelidir. Kıyafetlerinde, beslenme aparatlarında tamamen hijyen sağlanmalıdır. Ayrıca temizliğinde ıslak bez kullanılarak, ıslak mendil, krem gibi kimyasallardan mümkün olduğunca uzak durulmalıdır.

Uyku düzeni...


Prematüre bebekler diğerlerine kıyasla daha fazla uykuya ihtiyaç duymaktadırlar. Bu nedenle karın tokluğuna ve alt temizliğine dikkat ederek, bebeğin daha rahat uyuması sağlanmalıdır. Aynı zamanda sert bir yatak kullanılarak, bebeğin kafasının yatağa gömülmesi önlenmelidir.

Bebek Sahibi Olmaya Karar Vermeden Önce Dikkat!

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/20009.jpg Bebek sahibi olmaya karar karar vermeden önce evliliğinizin bu karara hazır olup olmadığını anlamanız gerekmektedir. Böylesine önemli ve geri dönüşü olmayacak olan bir kararı vermenizden önce aslında çift olarak, ebeveyn olup olmamaya ne derece hazır olduğunuzu tespit etmeniz gerekir. İşte bu noktada kendinizi adım adım değerlendirerek, en doğru kararı almayı başarabilirsiniz...


  • Bebek sahibi olmayı istiyor musunuz?




Bebek sahibi olma isteği eğer ki çiftlerden yalnızca birisinde varsa bu karar yanlış olacaktır. Her iki tarafında bebeği aynı şekilde istiyor olması gerekir. Çünkü her iki tarafın da hayatı tamamen değişeceğinden, bunun tek kişinin isteği ile olması hem evliliği hem de doğacak çocuğun psikolojisini olumsuz etkileyecektir.

  • Evliliğiniz bu karara hazır mı?




Eşinizle sürekli bir tartışma içerisindeyseniz, evliliğinizde hala bir takım pürüzlerin olduğunu düşünüyorsanız ve yeni evli bir çiftseniz bebek sahibi olmak için biraz daha beklemelisiniz. Çünkü eşlerin birbirine olan desteğinin çok önemli olduğu hamilelik ve hamilelik sonrası dönemde, gebelik öncesi sorunlar çok daha büyük hale gelecektir. Bu süreçte hele ki bebek evlilikteki sorunları çözmek için bir araç olarak görülüyorsa, bu karar tamamen hataya dönüşecektir.

  • Sağlık durumu uygun mu?




Ebeveyn adaylarının sağlık durumu, yaşları ve diğer etkenlerin kontrol edilerek, bebek sahibi olmak için uygun olup olmadığı tespit edilmelidir. Buna bağlı gerekirse tedavi yöntemlerine başvurulabilir.

 

Sezaryen Doğum Hamileliğin Kaçıncı Haftasında Yapılmalıdır?

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/pregnant-woman-1130612_960_720.jpg Normal doğumda, doğumun ne zaman gerçekleşeceği tam olarak bilinemez. Doktorun kontrolünde hafta tahminleri yapılarak, doğuma en yakın zaman tespit edilebilir. Ancak kesin tarih vermek mümkün değildir. Bunun yanında sezaryen doğumda, doğum günü hatta saati önceden planlanabilir. Elbette bu beklenen sezaryen doğumlar için geçerlidir. Normal doğuma giderken yaşanan aksaklıklardan kaynaklı sezaryen doğuma dönülmesi de doğumun tahmin edilebilirliğini ortadan kaldırır.

Sezaryen Doğum İçin İdeal Zaman


Uzmanlar doğumun gerçekleşmesi için en ideal zamanın, 39. haftanın doldurulduğu zaman olduğunu söylemektedir. Sağlıklı gebelik süresi 40 hafta olarak hesaplandığından öncesinde gerçekleşen doğumlarda risk oluşma ihtimali daha yüksektir. Bebeğin tam gelişiminin tamamlanmamış olma ihtimalinden dolayı, bebek sağlığı için, doğumun 39. hafta sonunda yapılması tavsiye edilir.

Erken doğum ve normal doğum durumlarında önceden karar verme imkanı bulunmadığından, doğumun gerçekleştirileceği gün, doktor ve ebeveynler tarafından kararlaştırılamamaktadır. Ancak planlı sezaryen doğumda, doğum günü önceden belirlenebilir. Bu sebeple de ideal hamilelik süresine uyulması önemlidir.

Bebeğin akciğerlerinin ve solunum sisteminin sağlıklı gelişebilmesi için doğum en erken 39. hafta içerisinde ancak ideal olarak 39. hafta sonunda gerçekleştirilmelidir. Böylelikle hem doğum sırasında hem de doğum sonrasında bebek risk grubu içerisine girmeyecektir.
Acil sezaryen müdahalelerinde, doğum 35. hafta öncesinde gerçekleşiyorsa; bebek solunum desteğine ihtiyaç duyacaktır. Bu nedenle de doğum sonrası bebeğin hastanede kalması gerekmektedir.

Bebeğinizin Şampuanını Seçerken Dikkat

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/2207-1.jpg Bebeklerin ebeveynlerle aynı şampuanı kullanması tavsiye edilmemektedir. Bebeklerin cildi çok daha hassas olduğu için yetişkinlere uygun olarak üretilen şampuanların kullanılması bebeğin cildinde olumsuz etki yapabilmektedir. Bu sebeple de bebek şampuanı ayrı seçilmeli ve seçilirken bazı noktalara dikkat edilmelidir. Bu noktalara yetişkinler için seçilen şampuanlarda da dikkat edilmesi yararlı olacaktır.

Alerji testlerini geçmiş olmalı


Şampuanlar bitkisel özlü olsalar dahi içerisinde kimyasal maddeler bulunduran ürünlerdir. Bu nedenle de gerekli alerjik testlerin yapılmış olması, bebeğin cildine zarar vermemesi açısından önemlidir. Yapılan testler sayesinde şampuanın içerisindeki kimyasal maddenin miktarı ve bebeğe zarar verip vermeyeceği anlaşılabilmektedir. Bu sayede şampuan hijyeni sağlarken, bebeğin zarar görmemesini de sağlayacaktır.

Cilt ile uyumlu olmalıdır


Cildin pH dengesi ile şampuanın pH dengesi orantılı olmalıdır. Böylelikle şampuan uygulandığında cildin pH dengesini bozmayarak, sağlıksız sonuç yaratmayacaktır.

Kokulu şampuan kullanırken dikkat


Kokulu şampuanlar, hassas cildi olan bebeklerin, ek olarak kimyasala maruz kalmasına neden olmaktadır. Bu da beraberinde bebeğin cildinde tahriş, kaşıntı gibi olumsuzlukların oluşmasına neden olabilmektedir. O nedenle parfümlü şampuanı ilk kez kullandıktan sonra bebekte yan etkiler olup olmadığına bakılmalıdır. Eğer cildinde, normalden farklı, reaksiyonlar gözlenirse parfümlü şampuan kullanımı sonlandırılmalıdır.
Bebeğin, ekstra koruma gerektiren, bir cilt rahatsızlığı bulunuyorsa; şampuan ve duş jeli seçiminde dermatoloğun tavsiyesine uyulmalıdır.

 

Doğum Öncesi Alınan Vitaminlerin Faydaları

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/1017424_620x413.jpg Doğum öncesinde, hatta hamileliğin başından itibaren gerekli olan vitaminlerin alınmasına özen gösterilmelidir. Bu hem bebeğin gelişimi açısından hem de anne adayının sağlığı açısından dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Vitamin eksiklikleri doğru takviyelerle giderilemezse çeşitli sağlık problemleri ortaya çıkabilir. Bu sebeple anne adayının uzman kontrolünde tüm vitaminlerini düzenli olarak alması gerekir.

Doğum Öncesi Alınan Vitaminlerin Faydaları


  • Alınan doğru vitaminler ile bebeğin sinir sistemi güçlenerek, sağlıklı bir gelişim gösterir. Sinir sistemine sağladığı fayda bakımından folik asidin önemi büyüktür. Bu sebeple başta folik asit olmak üzere doktorun gerekli gördüğü vitaminler kullanılmalıdır.

  • Hamilelikte vitamin kullanımının en çok fayda sağladığı aşama kemik gelişimidir. Kemik gelişiminin düzgün ve sağlıklı gerçekleşebilmesi için kalsiyum alımı önemlidir. Kalsiyum alımı aynı zamanda dişlerin de sağlıklı gelişimi için gerekli olduğundan tüketimine ekstra özen gösterilmelidir.

  • Kas hücrelerinin gelişimi için de bazı vitaminlerin alınması gerekmektedir. Demir alımı bu nedenle hamilelik süresince önemlidir. Demir alımının düzenli hale getirilmesi hem annenin hem de bebeğin kas gelişimine fayda sağlamaktadır.

Bunlar dışında doktorun gerekli gördüğü vitaminlerin de mutlaka alınması gerekir. Vücuttaki eksikliklerin besinlerle giderilemediği noktada vitamin haplarının kullanılması herhangi bir sorun yaşatmayacaktır. Ancak hapların uzman gözetiminde kullanılması gerekmektedir.

Gebelikte kullanılan haplar bebeğin çok daha sağlıklı olmasını sağlarken, doğumu kolaylaştırarak, annenin de sağlığını olumlu yönde etkilemektedir. Aynı zamanda bebeğin erken doğmasının ya da sağlıksız kiloda olmasının da önüne geçecektir.

 

Baba-Çocuk halleri

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/1-bonus2.jpg

Sizin eşiniz nasıldır, tembel midir, çocukları ile ilişkisi nasıldır bilinmez ancak; babalar ile çocukları başbaşa bırakmadan önce iyi düşünmekte fayda var.


Elbette mizah yapıyoruz, ciddi değiliz… Ama olmayacak diye de bir kural yok hani…


Buyrun:


Ketçap bu, ziyan edilmez ki… Di mi ama?


1-bonus2


Babanın canı sıkılmış anlaşılan…


2-kivi


Ee, ana olsa kucağı var, babanın yok ki…


3-baba-kucagi


Geleceğin rallicisi yetişiyor…


4-ralli


Al canı sıkılan bir baba daha…


5-can-sikintisi


Kendini korumaya almış bir baba…


6-bariyer


Erkeklerin en iyi bildiği sözlerden birisinin de şu olduğu iddia edilir: “ Bu annesini istiyor”…


7-memnuniyetsiz


Pratik zekalı bir baba…


8-sac-toplama


Yorgun bir baba…


9-yorgunluk


Veee, bonus. Anneleri “bu çocuklar cezalı, yataklarından çıkmayacaklar” demiş anlaşılan… :)


bonus1

Bebeğin Altı Değiştirilirken Nelere Dikkat Etmeli?

https://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/erkek-bebeklerin-alti-nasil-degistirilir_646x340.jpg Bebeklerin altı değiştirilirken dikkat edilmesi gereken noktalar vardır. Bebek bezi tercihinden, bebeğin cinsiyetine kadar değişkenlik gösteren bu hususlar hakkında ebeveynlerin gerekli bilgileri öğrenmesi gerekir. Bebeğin bezini değiştirirken en önemli kısım hijyen olduğu için yapılacak tüm uygulamaların tamamen hijyeni sağlamaya yönelik olması gerekmektedir.

Bebek Bezi Tercihi


Öncelikle bebeğin bezi alınırken dikkat edilmesi gereken kısımlar bulunmaktadır. Bebeğin bezi her zaman ona tam gelecek boyutta olmalıdır. Daha küçük ya da daha büyük bez bebeği rahatsız edecek ve uzun vadede sağlık sorunlarına neden olacaktır.

Sonrasında ise bezin bebeğin poposunu tahriş etmeyecek şekilde hava alabiliyor olmasına bakılmalıdır. Hava almayan bez cilde zarar vererek, kaşıntı vb. sorunlar oluşturur. Bunun yanında yumuşak dokulu ve bebeğin altını ıslak bırakmayacak bezlerin tercih edilmesi gerekir.

Cinsiyete Göre Bez Değiştirme


Kız bebeklerde; genital bölge temizliği ekstra önemlidir. Çünkü erkeklerin aksine kız bebeklerin genital bölgesi mikrop kapmaya çok daha açıktır. Bu sebeple de mutlaka genital bölge temizliği yukarıdan aşağı doğru yapılmalıdır. Bebeğin genital bölgesinden popo kısmına doğru ıslak mendille temizleme yapılmalı ve her işlem için yeni bir mendil kullanılmalıdır.

Erkek bebeklerde; mikrop kapma riski çok daha düşüktür. Ancak yine de hijyen konusunda hassas davranılmalıdır. Eğer bebek sünnet olmuşsa her defasında yeni bir ıslak mendil ile hijyen rahatlıkla sağlanabilir. Sünnet olmamışsa da sünnet derisine fazla baskı uygulamadan temizlik yapılmalıdır.

Hamilelikte Koşu Bandı Kullanmak Sakıncalı Mıdır?

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/hamilelikte-koşu-bandır-.jpg Hamilelik döneminde spor yapmanın hem hamilelik sürecinin kolay geçmesinde hem de doğumda yarar sağladığı bilinmektedir. Uzmanlar bu nedenle anne adaylarının, diğer egzersizleri yapamıyor olsalar dahi, en azından yürüyüşler yaparak, vücuttaki kan dolaşımını hızlandırması gerektiğini söylemektedir. Çünkü hamilelikte kan dolaşımı normal zamandan daha yavaş olduğu için su alımına ve spora ekstra özen gösterilmesi gerekmektedir.

Hamilelikte koşu bandı kullanmak


Uzmanlar genelikle açık hava yürüyüşlerini tavsiye etse de mevsim ya da diğer etkenlerle açık hava yürüyüşü yapamayan anne adayları koşu bandına yönelmektedir. Koşu bandı sabit hız kontrolü yaptığından dolayı da dikkatsiz kullanımda zararlı olabilecektir. Ancak kontrol halinde, dikkatli ve yavaş bir kullanım ile koşu bandında yürüyüş yapmak sakıncalı değildir.

Hamileliği risk taşımayan gebeler ve artık son haftalarda olan gebelerin koşu bandında yürüyüş yapması tavsiye edilmez. Bu nedenle onların, doktor bilgisiyle, hafif egzersizler yapması gerekmektedir.

Hamilelikte spor yaparken; dikkat edilmesi gereken üç önemli husus vardır. İlk olarak spor sırasında giyilen kıyafetlerin içinde anne adayının kendisini rahat hissetmesi gerektiğidir. İkinci önemli nokta spor sırasında gerekli olan suyun içilmesi ve vücudun oksijensiz bırakılmamasıdır. Son önemli nokta ise spordan bir saat kadar önce yemek yenilmelidir. Spor esnasında çok tok hissedilmemesi önemlidir ancak aç karnına yapılan egzersizler sırasında, gebelikte, tansiyon düşmesi ve beraberinde baygınlık ihtimali bulunmaktadır.

 

Hamilelik Haftanızı Doğru Hesaplayın!

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/gebelik-hesaplama.jpg Hamileliği ay olarak değil, hafta olarak hesaplamak doğru bir sistemdir. Yaygın olarak kullanılan 'hamilelik 9 aydır' kavramı aslında gerçekliği yansıtmamaktadır. Çünkü ideal gebelik süresi 40 hafta olarak hesaplanmaktadır. Bu durumda da ay hesabı yapıldığında sonuç 9 ay değil, 10 ay olacaktır. Bu nedenle hamilelik haftasının doğru hesaplanması, doğumun ne zaman olacağı hakkında daha kesin bilgilere ulaşılmasını sağlayacaktır.

Hamilelik haftasının başlangıcı ne zamandır?


Aylık hesaplamalardan sonra yaygın olarak yapılan diğer bir hata da gebelik hesaplamalarının başlangıç tarihleridir. Gebeliğin başlangıcı olarak birçok kadın döllenmenin olduğu zamanı olarak bilmektedir. Oysa döllenmenin gerçekleşmesinden önce gebelik hesaplanmaya başlamalıdır.

Peki başlangıç için kesin olarak ne zaman kabul edilmelidir?

Gebeliğin hesaplanmaya başlanması için döllenmeden önceki son reglinin başlangıç günü bilinmelidir. Son reglinin ilk gününden itibaren gebelik hesaplanır. O tarihten itibaren 40 hafta gebelik için ideal süre olarak kabul edilmektedir. Doğum 40 haftadan 1-2 hafta önce ya da 40 haftadan 5-10 gün sonra gerçekleşebilir. Doğumun ne zaman olacağına dair net bir tarih ancak uzman kontrolleri ile sağlanabilecektir.

40 haftadan 1-2 hafta önce gerçekleşen doğumlarda herhangi bir risk söz konusu olmasa da ondan önce gerçekleşen doğumlar erken doğum kategorisinde değerlendirilecektir. Bu aşamada da genellikle sezaryen doğum tercih edilerek, bebeğin sağlıklı şekilde dünyaya gelmesi sağlanır.

Doğumun yaklaştığına dair en net bilgi son haftalarda yapılan ultrason kontrolleri ile alınabilmektedir. Bu nedenle doktor kontrolleri aksatılmadan, doğuma kadar devam ettirilmelidir.

 

Hamilelikte Göğüslerde Yaşanan Değişiklikler

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/hamilelikte-memelerde-olan-degisiklikler1.jpg Gebelik süresi boyunca anne adaylarının hormonları hızlı bir şekilde değişmeye başlamaktadır. Bu durum da beraberinde vücutta gözle görülür değişimlerin yaşanmasını getirir. Özellikle kadınların hassas bölgelerinde normalde olduğundan daha fazla bir hassasiyetin başladığı görülür. Bu aşamada anne adaylarının bilmesi gereken en önemli nokta, yaşanan değişimlerin gebeliğin bir getirisi olduğu ve normal olduğudur. Elbette doktoru yaşanan değişim hakkında bilgilendirerek, doktorun tavsiyelerine uyulması gerekmektedir.

Gebelik boyunca en hassas olan bölge göğüslerdir. Göğüsler gebelik sonrası emzirme sürecine hazırlandığı için hamileliğin başından itibaren değişime uğrarlar. Göğüslerde meydana gelen bu değişimler olağan bir hamilelik etkisi olduğu için endişelenmemek, ancak konu hakkında bilgilenmek gerekir.

İşte anne adaylarının en çok yaşadığı göğüs problemleri;


Aşırı Duyarlılık


Göğüsler özellikle göğüs uçları normalde olduğundan çok daha fazla duyarlı hale gelir. Öyle ki kullandığınız pamuklu iç çamaşırının dahi temas etmesi acı verebilir.

Kaşıntı ve Çatlaklar


Tıpkı karın bölgesinde olduğu gibi hızla büyüyen göğüslerde de çatlaklar oluşabilmektedir. Bunun için özel olarak kullanılacak yağlar ve kremler çatlak oluşumunu önlemede yardımcı olabilir.

Meme Ucunun Belirginleşmesi


Meme ucunun etrafının rengi koyulaşarak, pütürler oluşabilir. Aynı zamanda damarlarınız çok daha görünür bir hale gelebilir.

Akıntı


Akıntı, genellikle hamileliğin son 4-8 haftasında görülmeye başlar. Her anne adayından olacak diye bir kesinliği olmasa da göğüslerde süt üretiminin başlaması nedeniyle bazı anne adaylarında akıntı meydana gelebilir.

Doğum Kontrol Hapları Yan Etkileri

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/1033473_620x360.jpg Günümüzde en yaygın kullanılan doğum kontrol yöntemi doğum kontrol haplarıdır. Neredeyse yüzde yüz koruma sağladığı ve diğer doğum kontrol yöntemlerinin aksine daha garanti bir sonuç verdiği için doğum kontrol hapları tercih edilmektedir. Ancak hapın kullanımında bazı noktalara dikkat edilmesi gerekir. Doğum kontrol hapı mutlaka bir doktor kontrolünde kullanılmalıdır. Öncesinde gerekli olan tetkikler yapılarak, hormonal değerlere bakılmalıdır. Sonrasında uzman doktor tarafından en uygun doğum kontrol hapı verilmelidir.

Doğum kontrol hapının doktor kontrolünde kullanılmasının en büyük nedeni hapın yan etkilerinin varlığıdır. Bazı kadınlarda bu yan etkilerin oluşma ihtimaline karşın uzman desteği önemlidir. Hapa başlamadan önce yapılan tetkiklerde kullanım için herhangi bir sorun görülmese de sonrasında görülen yan etkilerde de mutlaka doktor bilgilendirilmelidir.

Doğum Kontrol Haplarının Yan Etkileri


Öncelikle her bireyde yan etkilerin görülmeyeceği bilinmelidir. Bazı kadınlarda hiçbir yan etki görülmezken bazı kadınlarda yan etkiler rahatsız edici derecede yoğun olabilir. Bu aşamada doğum kontrol hapına başladıktan sonra vücuttaki değişimlerin dikkatli kontrol edilmesi gerekir.

Kadınların birçoğunda, özellikle kullanılmaya başladığı ilk zamanlarda, bulantı ve kusma görülmektedir. Bunun yanında göğüslerde hassasiyet, ani duygu değişimleri, şiddetli baş ağrıları, cinsel isteksizlik, hızlı kilo alımı, hızlı kilo kaybı gibi yan etkiler de görülebilmektedir. Bu etkiler kısa süreli olabileceği gibi uzun süre de devam edebilir. Bu sebeple yan etkilerin görülmesiyle birlikte bir süre gözlem yapılması, etkiler geçmiyorsa, doktor kontrolü ile hapın kullanımının sonlandırılması tavsiye edilmektedir.

Hamilelikte Baş Dönmesinin Nedenleri

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/hamilelikte-baş-dönmesi-1024x682.jpg Hamilelikte anne adaylarının en sık yaşadığı rahatsızlıklardan bir tanesi de baş dönmesidir. Özellikle hamileliğin ilk aylarında yaşanan baş dönmesi problemi son aylarda da devam edebilmektedir. Aslında bu durum problem olmaktan çok vücuttaki değişimler nedeniyle yaşanan olağan bir durumdur. Sürekli olmadığı ve baygınlığa gitmediği sürece endişelenecek bir durum yoktur.

Hamilelikte baş dönmesi neden olur?


Vücuttaki ani değişimler, hormonların hızla değişmesi baş dönmesine neden olabilmektedir. Ancak en temel neden rahmin genişlemesiyle birlikte vücuttaki kanın karın bölgesinde yoğunlaşmasıdır. Karın bölgesinde bulunan kan miktarının artması ile diğer organlara giden kanın hızı da yavaşlar. Bu durum da ani hareketlerde anne adayının başının dönmesine sebep olabilmektedir. Çünkü hızlı hareketten kaynaklı olarak kanın beyne gitme süresi uzayacaktır. Bu nedenle de kan beyne ulaşmadan hareket edildiği için baş dönmesi hatta baygınlık yaşanabilir.

Baş dönmesinin tedavisi mümkün müdür?


Baş dönmesi bir hastalık değil, hamileliğin bir getirisi olduğu için tedavisi mümkün değildir. Ancak anne adayının dikkatli davranması baş dönmesi problemini ortadan kaldırabilecektir. Bu sürece anne adayının yeterli miktarda su tüketmesi, hızlı hareketlerden kaçınarak, oturup kalkarken mümkün olduğunca yavaş hareket etmesi yararlı olacaktır. Bu sayede baş dönmesi sorunu da büyük ölçüde ortadan kalkacaktır.

Hamileliğin son evrelerinde baş dönmesinin baygınlığı beraberinde getirmesi daha sık rastlanan bir durum olur. Bu sebeple anne adaylarının özellikle doğumun yaklaştığı son dönemlerde daha dikkatli olması gerekir.

Hamilelikte İdrar Kaçırma; Nedenleri ve Tedavisi

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/hamilelikte-sık-idrara-çıkma.jpg Hamilelik döneminin özellikle son evrelerinde birçok anne adayı idrar kaçırma sorununu yaşamaktadır. Bunun en büyük nedeni büyüyen karnın mesaneye baskı yapmasıdır. Bu baskı sonucunda anne adaylarının çok daha sık bir şekilde idrarı gelmektedir. Vaginanın genişlemesinden kaynaklı olarak da kasların kontrolü azaldığından, sonuç olarak idrar kaçırma sıkça yaşanabilir.

Bunun dışında hamilelik boyunca artan hormonlar ve daha kolay enfeksiyon kapmaya meyilli olan hamilelerin idrar yolu enfeksiyonunun bulunmasından dolayı mesane duvarı hassaslaşmaktadır. Bunun sonucu olarak da idrarın tutulamaması ortaya çıkar.

Hamilelikte İdrar Kaçırma Sorunu Nasıl Tedavi Edilir?


Tedavi idrar kaçırmanın nedenine göre farklılık göstermektedir. Bu nedenle de tedavi iki şekilde mümkün olmaktadır. İlk olarak idrar kaçırma nedeninin idrar yolu enfeksiyonlarından kaynaklanıp kaynaklanmadığı tespit edilmelidir. Eğer ki problem enfeksiyondan kaynaklanıyorsa, enfeksiyon tedavi edilmelidir. Tedavi sürecinin tamamlanması ile anne adayının idrar kaçırma problemi de ortadan kalkacaktır.

İkinci tedavi yöntemi egzersizdir. Mesane duvarının gevşemesinden kaynaklı olan idrar kaçırmalarında egzersizlerin büyük yararı olacaktır. Özel olarak yapılacak olan egzersizler ile kaslar kuvvetlendirilerek, idrar kaçırma sorunu ortadan kaldırılabilir. Bu egzersizlerde amaç idrar kaçırma problemini ortadan kaldırmak olduğu için yorucu egzersizlere ihtiyaç yoktur. İstediğiniz yerde, otururken ya da ayaktayken vaginanızı sıkıp, 20-25 saniye bekledikten sonra bırakın. Bu egzersizi sık sık tekrarlayarak o bölgedeki kaslarınızın kuvvetlenmesine yardımcı olabilirsiniz. Aynı uygulamayı idrar yaparken yapmanız da yardımcı olacaktır. İdrarınızı yarıda kesip, 5-10 saniye bekledikten sonra devam ederek, kaslarınızın kuvvetlenmesini sağlayabilirsiniz.

Doğum Sonrası Annenin İlk Banyosu

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/cropped_content_ne-zaman-dus-almak-daha-faydalidir_9S488UBKCzrg78r.jpg Doğum sonrasında yeni anneler ilk duş konusunda endişelenmektedir. Ancak ilk duşta bazı uygulamalara dikkat ederek, rahatça banyo yapılabilir. Çünkü, doktorun duşu tavsiye etmediği özel bir durum olmadığı takdir de, doğum şekli ne olursa olsun hastaneden taburcu olduktan sonra duş alınabilir. Ancak doğumun ilk günü duş alınmaması daha yararlı olacaktır.

İlk duş alınmasının tavsiye edilmeme nedeni çoğu zaman sağlıkla ilgili bir problem oluşturmasından kaynaklı değildir. Doğum sonrasında annenin zaten yorgun olması, bebeği emzirmek durumunda olması ve hastane ziyaretleri ile ilk gün duş almak imkansız hale gelir. Bu nedenle taburcu olduktan sonra duş almak anne için daha rahat olacaktır.

Normal Doğum Sonrası Duş


Normal doğum sonrasında karın kısmında dikiş olmadığı için duş almak daha az sancılı ve dolayısıyla kolay olacaktır. Doğum sonrası duşlarda ayakta durulması tavsiye edilir. Duş süresi çok uzun tutulmadan ayakta alınan duşlar annenin rahatlamasına destek olacaktır. Aynı zamanda suyun ne çok soğuk ne de çok sıcak olmadığından emin olunmalıdır. Ilık su ile her gün alınacak duş, normal doğum sonrası lohusalık dönemi için idealdir.

Sezaryen Doğum Sonrası Duş


Aslında doğum şeklinin duş alımında herhangi bir fark yarattığı söylenemez. Yalnızca sezaryen doğum sonrasında karın kısmında dikiş olduğu için daha dikkatli olunması gerekir. Bunun dışında pürüz yaratacak bir durum yoktur. Kesiğin bulunduğu bölgedeki bant çıkartılarak duş alınabilir. Sonrasında, yeni ütülenmiş olan pamuklu bir iç çamaşırının giyilmesi tavsiye edilir. Duş pozisyonu normal doğum ile aynı şekilde ayakta ve ılık su ile olmalıdır.

Gebelikte Su Gelmesi Nedir, Neye İşarettir?

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/gebelikte-su-gelmesi.jpg Gebelikte vajinal akıntılar artış gösterir ama akıntı miktarı, son aylarda biraz daha çoğalmakla beraber çok fazla değildir ve kıyafetleri, yatağı ıslatmak gibi bir etki yapmaz. Gebelikte su gelmesi durumu bazen akıntıya veya idrar kaçırmış olmaya yorulacak seviyede olabilir. Fakat bu sık rastlanan bir durum değildir, hamilelikte su gelmesi çoğu anne adayı tarafından “Sanki bacaklarımdan aşağıya su boşaldı” ve benzer kelimelerle tanımlanır. Gebe kadın bu ılık ve berrak suyun geldiğini hissettiği anda hiç zaman kaybetmeden doğum yapacağı sağlık merkezine gitmelidir. Zira gebelikte suyun gelmesi çoğunlukla doğumun başlamasına az, bazen çok az bir zaman kaldığının işaretidir. Amniyon sıvısı olarak anılan bu sıvı bazen de kendisini koruyan zar yırtıldığı için gelir. Her koşulda yapılması gereken şey hemen sağlık merkezine gitmek üzere harekete geçmektir. Halk arasında gebelik suyu olarak anılan bu suyun zamanından, bebek gelişimini tamamlamadan önce gelmesi bazı risklere işaret edebilir. Bu yüzden gebemiyim.net olarak tekrar tekrar uyarmak istiyoruz; böyle bir şey sezdiğiniz zaman olabilecek en kısa sürede tıbbi yardım almalısınız.

Gebelik suyu nedir diye soracak olursanız, şöyle açıklayalım: Bebek amniyon kesesi denilen içi sıvı dolu bir zarla çevrilidir. Bu zarın görevi bebeğin dış etkenlerden, bakterilerden dolayı herhangi bir zarar görmesini engellemektir. Söz konusu olan işte bu zarın içindeki sudur. Gelmesi çoğunlukla bir müjdedir ama bazen de yanlış, ters bir şeylerin alametidir.

Bazı kadınlar gebelik suyunun gelmesinden önce ağrı veya sancı hissederler. Bazen de ortada en küçük bir sorun yok birdenbire su geldiği hissedilir. Doğumun gerçekleşeceği varsayılan tarih yaklaşmışsa çoğunlukla bir sağlık sorunu söz konusu değildir, bebek artık dünyaya “Merhaba” demeye karar vermiştir ve vücudunuz bunu size bildirmektedir. Gelen su bazen hafif sarımsı olabilir ama genellikle kokusuz ve renksizdir.

Bilirsiniz, halk arasında vücudun sağlığı ve durumuyla ilgili çeşitli özel terimler kullanılır ve bunlar ağızdan ağza yayılır. Gebelikte su gelmesi durumu da halk jargonunda bazen gebelikte nişan gelmesi olarak ifade edilir. Burada nişan kelimesini işaret, alamet, belirti olarak düşünmelisiniz. Sonuçta bu suyun gelmesi çoğunlukla beklenen bir olay olan bebeğin gelişine, bazen de bazı sağlık sorunlarına işaret eder.

Hamilelikte Reflü; Nedenleri veTedavisi

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/78888_headline.jpg Hamile kadınların yarıdan fazlasında reflü rahatsızlığı meydana gelmektedir. Gebelikten önce reflü olmayan kadınlarda dahi gebelikle birlikte reflü oluşabilmektedir. Gebelik öncesinde reflü olanlarda ise reflünün verdiği rahatsızlık hissi artış göstermekte ve daha çok sorun yaşanmaktadır.

Gebelik öncesinde reflüsü olmayan kadınlarda gebeliğin ilerleyen evrelerinde reflü ortaya çıkabilir. Bunun nedeni de bebeğin büyüyerek, mideye baskı yapmasıdır. Sonuç olarak da mide kapakçığı açık kalarak, mide özsuyunun yukarı çıkmasına neden olabilmektedir.

Hamilelikte Reflü Tedavisi


Hamilelikte reflünün verdiği rahatsızlığı hafifletmek için herhangi bir ilaç kullanılamayacağından ancak beslenme düzenine dikkat ederek, reflü sorunu azaltılabilir. Tam tedavi mümkün olmasa da etkileri bu sayede minimum seviyeye indirilebilir.

Öncelikle reflü ortaya çıktıktan sonra bazı besinlerin tüketimi sonlandırılmalıdır. Bu besinler asitik özelliği olan besinlerdir. Patlıcan, limon, portakal, sirke, baharatlar ve benzeri her türlü yiyecek beslenme grubundan çıkarılmalıdır. Bunun yanında sık sık bir şeyler atıştırmak faydalı olacaktır. Uzun süre beslenmeden durmak midenin ekşimesine neden olabilir. Öğünler sıklaştırılarak, öğün içinde tüketilen besin miktarları azaltılmalıdır.

Yaşam Tarzında Ufak Değişimler


Hamileyken kıyafet seçimleri mümkün olduğunca karın bölgesini sıkmayacak şekilde yapılmalıdır. Hele ki reflü söz konusu ise karın bölgesinin rahat bırakılması gerekmektedir.

Ek olarak reflü geceleri rahatsızlık yaratıyorsa uyku biçimini değiştirmek yararlı olacaktır. Bu noktada hamile yastıklarının kullanılması ve baş kısmının sağlıklı şekilde desteklenerek, hafif dik pozisyonda yatılması fayda sağlayacaktır.

Adım Adım Emzirme Süreci

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/emzirme-4-3.jpg Emzirmenin bebeğin bağışıklık sisteminin sağlıklı gelişimi açısından büyük bir önemi vardır. Anne sütüyle beslenen bebeklerin diğerlerine göre hastalıklara karşı çok daha dayanıklı olduğu bilinmektedir. Bu nedenle bebeğin doğumdan hemen sonra emzirilerek, sonrasında da düzenli olarak emmeye alıştırılması gerekir. Elbette bu süreç bazen biraz sancılı olabilir. Bebeğin emme alışkanlığı kazanabilmesi için annenin emzirme konusunda çok daha bilgili olması gerekir.

İşte emzirmenin en temel adımları:


  • Emzirmenin ilk ve en önemli noktası hijyendir. Annenin her gün mutlaka duş alıyor olması gerekir. Buna rağmen emzirme öncesinde eller yıkanmalı, koltuk altı ve göğüs kısmı ıslak bir bezle silinmelidir. Böylece bebeğin yakın temasta olacağı bölgeler temizlenmiş olur.

  • Annenin mümkün olduğunca rahat bir şekilde olması gerekir. Birçok anne genellikle oturur pozisyonda emzirmeyi tercih eder. Bu pozisyondayken bebeğin güzelce kucaklanması ve emeceği memenin tarafındaki kola yatırılması gerekir.

  • Göğsü tutma aşaması da fazlasıyla önemlidir. Bebeğin göğsün altında ezilmemesi ve rahat nefes alabilmesi için, başparmak göğsün üstünde, diğer dört parmak göğsün altında tutulmalıdır. Böylelikle alttan göğse destek olurken, üstten de bebeğin rahat nefes alması sağlanır.

  • Emzirmeye başlanılan ilk dönemlerde bebeğin göğsü tutma refleksi gelişmemiş olabilir. Bu noktada annenin, bebeğin ağzını açarak memeyi yerleştirmesi gerekecektir. Göğsün kahverengi kısmının bebeğin ağzına yerleştirilmesi ile bebek emmeye başlayacaktır.

Doğum Kontrol Hapı Kullanırken Hamile Kalmak

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/yasmin-ve-hamilelik-riski.jpeg Türkiye'de en sık kullanılan doğum kontrol yöntemleri arasında yer alan hap ile korunma da bazen doğum kontrolü için yetersiz kalabilir. Bu yetersizlik çoğu zaman kullanan kişinin hatası ya da özensizliğinden kaynaklanmaktadır. Çünkü doğum kontrol hapı ile korunmak en yaygın ve en güvenilir kontrol yöntemleri arasındadır. Ancak doğum kontrol hapı kullanırken gebe kalınma ihtimali de, bahsedeceğimiz koşullar halinde, mümkün olabilmektedir. Bu şekilde, korunurken, kalınan gebelikler için mutlaka uzman kontrolü gerekmektedir.

Doğum kontrol hapı kullanırken nasıl hamile kalınabilir?


Doğum kontrol hapı kullanırken, hamile kalma ihtimali fazlasıyla düşük hatta imkansızdır. Ancak hapların düzensiz ve hatalı kullanımı sonucunda gebelik söz konusu olabilmektedir.

Doğum kontrol haplarının tam koruma sağlaması için mutlaka düzenli şekilde kullanılması gerekir. Birkaç günlük aksamalar dahi gebeliğin meydana gelmesine neden olabilir. Bunun yanında hatalı hap kullanımı da gebelik riski oluşturur. Günümüzde eczanelerden reçetesiz kontrol hapı almak mümkün olmasa da, doktor kontrolü yapılmadan alınan doğum kontrol hapları gereken faydayı sağlayamayabilir. Çünkü hap kullanımı öncesinde hormonlara ve kan değerlerine bakılması, ona göre ilaç yazılması gerekmektedir.

Doğum kontrol hapı kullanırken hamile kalındığında;


Gebelik ihtimali düşünülmediğinden kadın hapların kullanımına devam edecektir. Bu noktada gebelik sırasında kullanılan hapların bebeğe zarar verme ihtimali bulunmaktadır. Gebelikten bilinçsiz şekilde uzun süre kullanılan haplar bebeğin engelli olmasına dahi yol açabilir. Bu nedenle bir uzmana danışarak, herhangi bir sorun olup olmadığı tespit edilmeli ve gebeliğin seyrine karar verilmelidir.

Bebekler Gün İçinde Ne Kadar Uyumalıdır?

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/shutterstock_51418660-e1406889598389.jpg Yeni doğan bebekler günlerinin büyük bir kısmını uykuda geçirir. İlk 4 aylık dönemde bebeğin uzun süreli uyuması gayet normal, hatta sağlıklı olanıdır. Gelişim döneminde uykunun önemi büyük olduğundan bebeğin düzenli olarak uyuması sağlıklı gelişimini de olumlu yönde etkileyecektir. Elbette bebek büyüdükçe uyku süresi de değişkenlik gösterir. İlk dönemlerde gündüz uykusuna da ihtiyaç duyan bebek, sonrasında yavaş yavaş gündüz uykusundan koparılarak, yalnızca gece uykusuna yönlendirilmelidir. Çünkü bebeğin gündüz uyuması ileriki dönemlerde gece uykusunu olumsuz etkileyecek bu durum da gelişimine olumsuz etki yapacaktır.

İdeal Gündüz Uykusu Süresi


Bebekler yeni doğduklarında genellikle 15-18 saat arasında uykuya ihtiyaç duyarlar. Bu uyku süresi kesintisiz olarak değil, gün içindeki toplam uyku süresidir. Çünkü ilk 3 ayda bebeğin geceleri de 2 saatte bir uyandırılarak emzirilmesi gerekir. Bebek bu kesintili uykuların ortalama 6 saatini gündüz uyuyarak geçirmektedir. Gündüzleri bebeğin 5-6 saat uyuması normaldir.

Bebek büyüdükçe gündüz uyuma süresi de kısalacaktır. 6 ayın sonunda genellikle gündüzleri 1-2 saat uyuduktan sonra uyanırlar. Sonrasında 12-15 ay itibariyle gündüz uykuları tamamen kesilecektir. Bebeğe geceleri uyuduğu 12-13 saatlik uykular yeterli gelmeye başlayacaktır.

Bebeğin kolay uyuması için; ebeveynlerin biraz daha sabırlı olması gerekir. Örneğin uykusundan uyanan bebeğin yanına hemen gitmek yerine tekrar uykuya dalması için biraz süre verilmelidir. Bebeği uyuduktan sonra yatağına götürmek yerine uykuya hazırlık evresinde yatağına yatırmak, yatağa ve odasına alışmasını, bu sayede uykusunun düzene girmesine yardımcı olacaktır.
Bunların yanında bebeğin yatağının doğru seçilmiş olması da önemlidir. Bebek yatağı seçiminde nelere dikkat etmeniz gerektiğini öğrenmek için tıklayın.

Gebelikte Doktorun Aranması Gereken Durumlar

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/gebelik-haftasi-hesapla1-2230410175.jpg Gebelikte bazı durumlar diğerlerine göre daha risklidir. Vücutta meydana gelen ani değişimler ve hormonlardan kaynaklanan ruhsal iniş çıkışlar gebelik süresince gayet normaldir. Ancak bunlar dışında meydana gelen diğer sorunlarda doktora başvurulması yararlı olacaktır. Gerekli durumlarda doktora başvurulmaması bebeğin ve annenin sağlığını tehlikeye atabilir.

Peki hangi durumlarda doktora başvurulması gerekmektedir?


Vaginal Rahatsızlıklar


İdrar yaparken yanma hissinin oluşması ve bunun uzun süre devam etmesi, kanama veya koyu renkli akıntının gelmesi halinde doktoru aramak, gerekli görülürse muayeneye gitmek yararlıdır. Bunun dışında özellikle son aylarda su gelmesi durumunda vakit kaybetmeden doktora başvurulmalıdır.

Şiddetli Ağrı ve Kasılmalar


Doğuma henüz haftalar varken yaşanan şiddetli bel ve kasık ağrıları, bunun yanında doğum sancısı gibi ağrı veren sancıların uzun süre devam etmesi halinde doktora başvurulmalıdır. Gerekli müdahaleler yapılmadığı takdir de erken doğum riski ortaya çıkabilir.

Fonksiyonel Rahatsızlıklar


Kulakta sürekli olarak çınlama, görme yetisinin kötüleşmesi (bulanık görme, gözün kararması vs.), anormal derecede yoğun kaşıntılar rahatsız edici hale geldiği takdirde doktora danışmak faydalı olacaktır. Vücuttaki değişimlerin olumsuz etkileri bu şekilde belirtilerle gösterilebilir.

Bebek Hareketsizliği


İlk haftalar için, özellikle ilk 3 ayda, bebeğin hareket ettiğini hissetmek imkansızdır. Ancak artık son haftalara girdiğiniz dönemde bebeğinizin hareketlerini uzun süre hissetmiyorsanız, doktorunuzu aramalı ve en kısa zamanda ultrasona girmelisiniz.
Tüm bu belirtilerde panik yapmak ve çevreden duyduğunuz tavsiyelere kulak vermek yerine ilk olarak doktorunuzu aramalısınız!

Hamilelik Testi Hakkında Tüm Merak Edilenler

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/hamilelik-testi-1024x683.jpg Evde uygulanan hamilelik testleri çoğu zaman doğru sonucu vermektedir. Ancak testin olumlu çıkması halinde yine de bir uzmana danışmak yararlı olacaktır.

Hamilelik Testi Gebeliği Nasıl Tespit Eder?


Gebe kalındığında yani yumurta rahme yerleştiğinde vücutta hCG hormonu salgılanmaya başlar. Yapılan hamilelik testi de bu hormonun varlığını tespit ettiğinde üzerindeki sembollerle testin olumlu olduğunun gösterir.

Evde uygulanan hamilelik testleri iki şekilde yapılabilmektedir. Kan ya da idrar yolu ile yapılan testlerde hCG hormonunun var olup olmadığı tespit edilmektedir. Genellikle anne adayları idrar testini tercih etse de kan ile yapılan gebelik testinin çok daha öncesinde ve kesin bir sonuç verdiği bilinmelidir.

Evde yapılan gebelik testlerini eczanelerden temin etmek mümkündür. Ancak satın alırken iki tane gebelik testi almak daha doğru olacaktır. Çünkü yanılma payı göz önüne alınarak, testin yapılmasından birkaç gün sonra yeni bir test daha yapılması tavsiye edilmektedir.

Hamilelik Testi Ne Zaman Yapılmalıdır?


Regl gününüzün birkaç gün gecikmesi ile testi yapmak doğru olmayacaktır. Çünkü bu dönemde hamile olsanız dahi testin negatif sonuç gösterme ihtimali vardır. O nedenle reglinizin gecikmesinden 1 hafta sonra gebelik testi yapmanız daha net bir sonuç almanızı sağlayacaktır. Yapacağınız test negatif çıksa dahi birkaç gün sonra tekrar test yapmakta fayda vardır.

Test sonucunun pozitif çıkması halinde mutlaka doktorunuza giderek, gerekli tahlilleri yaptırmalısınız. Böylece gebeliğiniz kesinlik kazanmış olur.

Gelenekler Bebeğinizin Sağlığını Bozmasın

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/sakin_bebeginizi_tuzlamayin_h558018_daa2a-1.jpg Yeni doğan bebeğin uzman tavsiyelerine uygun olmayan bir takım uygulamalara tabi tutulması sağlığının ciddi anlamda olumsuz etkilenmesine neden olabilmektedir. Çoğu kez aile büyüklerinden gelen tavsiyeler ile yapılan geleneksel uygulamalar uzun vadede bebeğin zarar görmesine sebep olabilir. Bu nedenle yeni doğan bebeğe yapılacak uygulamalar konusunda yalnızca doktorun verdiği bilgiler dikkate alınmalıdır.

Yaygın Olarak Uygulanan Geleneksel Yöntemler


Tuzlama


Bebek yeni doğduğunda, çoğu zaman aile büyüklerinin tavsiyesi ile, tuzlanır. Amaç bebeğin kokmasını önlemektir. Ancak ilk duşta bebeğin henüz dış etkenlere karşı tamamen savunmasız olduğu bir dönemde vücudun belli bölgelerinin tuzlanması kandaki tuz miktarının aşırı artışına neden olmaktadır. Bu da bebeğin sağlığını tehdit altına sokar. Cildin çok fazla miktarda tuz emmesi ile yaşamını yitiren bebekler dahi olmaktadır.

Sütü Geciktirmek


Yeni doğan bebeğin emmeye alışabilmesi için vakit kaybedilmeden emzirilmesi gerekir. Ancak bazı kesimlerde, dini inanç olarak, birkaç defa ezan okunması beklenir. Bu şekilde bebeğin beslenmesini geciktirmek, uzun vadede ciddi problemlere neden olabilecektir. Doğum sonrasında vakit kaybedilmeden bebek emzirilmelidir.

Göze Limon Damlatmak


Bebeğin gözlerinin iyi görmesi için yapılan bu uygulamada yeni doğan bebekte farklı reaksiyonlara neden olabilir. Asidik bir özelliği bulunan limonun direk göze uygulanması bebeğe yarardan çok zarar verecektir.
Bu ve benzeri uygulamaların kesinlikle yapılmaması ve yeni doğan bebeğin doktor tavsiyelerine uygun olarak bakımının yapılması gerekmektedir.

 

Normal Doğumun Riskli Olduğu Bebek Duruşları

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/makat-gelisinde-normal-dogum-ihtimalini-artirmak-icin.jpg Sezaryen doğum bazı durumlarda tercihe bağlı değil, zorunluluk olarak yapılmaktadır. Sezaryenin zorunluluk olduğu en genel durum ise bebeğin anne karnındaki ters duruşudur. Bebek doğuma yaklaşılan dönemde henüz normal doğum için gerekli olan pozisyona gelmediyse normal doğumun gerçekleşmesi riskli hatta çoğu kez imkansızdır. Bu hallerde doktor tavsiyesi ile anne adayları sezaryen doğuma yönlendirilir.

Bebeğin duruşunun yaratacağı riskin boyutuna göre sezaryene doğumdan önce ya da doğum sırasında karar verilebilir. Kesinlikle riskli kabul edilen durumlarda doğum şekli önceden belirlenmelidir. Ancak anne adayının normal doğumda ısrarcı olması halinde, doğumun riski de yüksek değilse, doğum sırasında sezaryene geçiş yapılabilir.

Normal Doğumun Riskli-İmkansız Olduğu Duruşlar


  • Bebeğin yüzü anne karnına bakıyorsa normal doğum riskli olacaktır. Yapılabilir; ancak zor ve yavaş bir doğum gerçekleşir.

  • Alın veya yüz ile doğum kanalına girebilir. Bu durumda eğer ki alın gelişi varsa normal doğum riskli olsa da bebeğin doğru pozisyona girme ihtimali olduğundan tercih edilebilir. Ancak yüz ile doğum kanalına giriş yapılıyorsa kesinlikle sezaryen doğum tercih edilir.

  • Bebek rahimde yan durabilir. Böyle bir durumda kesinlikle sezaryen doğum tercih edilmelidir. Normal doğum ile doğum yapma şansı yoktur.

  • Normal doğumu kesinlikle imkansız hale getiren diğer bir pozisyon ise makat gelişidir. Bebeğin popo kısmı doğum kanalına dönük olur. Bu durumda sezaryen doğum yapılmalıdır.

Hamile Kalma Şansınızı Arttırın

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/15093.jpg Hamile kalma ihtimalini arttırmak için hem anne hem de baba adayları bazı hususlara dikkat etmelidir. Bu nedenle uzmanlar hamileliğin aslında hamile kalınmasıyla değil, hamile kalma kararının alınması ile başladığını belirtmektedir. Çünkü bu kararla birlikte ebeveyn adayları hamilelik öncesi dikkatli olunması gereken bir sürece girer. Bu süreçte dikkat edilecek noktalar hamile kalma ihtimalini arttıracaktır.

İdeal Kiloda Olmak


Boy ve kilo oranının ideal seviyede olması hamile kalmayı ve sonrasında da bebeğin rahme tutunmasını kolaylaştıracaktır. Bu sebeple doğum öncesi kilonun dengelenmesine dikkat edilmelidir.

Sağlıklı Beslenme


Özellikle anne adayının beslenme konusunda hassasiyet göstererek, vücudunu hamileliğe hazırlaması gerekir. Bu süreçte vitaminlerin ve özellikle folik asit alımının düzenli olarak yapılması yararlı olacaktır. Çünkü folik asit bebeğin iskelet gelişiminin sağlıklı olmasına destek olmaktadır.

Beslenmede vitamin alımının yanında zararlı besin tüketiminin de sonlandırılması gerekir. Bu süreçte alkol, sigara ve kafein tüketimi sonlandırılmalıdır. Sigara tamamen yasaklanırken, alkolün haftada bir kez kırmızı şarap ile sınırlandırılması, kafeinin ise 300 mg. ile sınırlandırılması gereklidir. Bu yasaklar sperm kalitesini de etkilediği için erkekte de geçerlidir.

Hafif Egzersizler


Kadın ve erkeklerin ağır egzersizler yapması döllenme ihtimalini düşürmektedir. Bu sebeple egzersizlerin hafif şekilde ancak düzenli olarak yapılması gerekir. Sağlıklı ölçüde hafif ve düzenli bir egzersiz programı doğurganlığa destek olacaktır.

 

Bebeklerde Sarılık; Nedeni ve Tedavisi

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/bebeklerde-sarilik-ne-kadar-surer.jpg Bebeklerin büyük kısmında doğumun ilk 30 gününde sarılık oluşmaktadır. Çoğu zaman tehlikeli bir sebebi olmasa da sarılık oluşumu halinde doktor kontrolü yapılması gerekmektedir. Tedavisi için en kısa süre içerisinde başlandığında sarılık tamamen tehlikesiz olacaktır. Ve genel olarak 2 hafta içerisinde sarılık tamamen geçmektedir.

Neden Oluşur?


Sarılık cilde sarılık veren bir maddenin kandaki seviyesinin yükselerek, deride birikmesi ile oluşur. Bu madde doğum öncesinde anne tarafından bebekte dengelenmektedir. Ancak doğumdan sonra bebek bağışıklığını kazanarak, bu maddeye karşı kendisini koruyana kadar sarılık oluşabilmektedir. Karaciğerin temizlediği bu madde, karaciğerin tam gelişimine kadar vücuda yayılabilmektedir. Bunun dışında kan uyuşmazlıklarında, zor doğumlarda, anne sütünden kaynaklı olarak oluşabilmektedir. Bu nedenle maksimum ilk 30 gün içerisinde görülebilir. Sarılığın hangi sebepten kaynaklandığı yapılacak olan taramalarla belirlenebilir.

Sarılık genel olarak doğumdan sonraki ilk 3 gün içerisinde oluşur ve 2-3 gün içerisinde de tamamen geçer. Bu nedenle endişelenecek herhangi bir durum yoktur.

Sarılığın Tedavisi


Bebeklerde sarılık, yeni doğduğunda oluyorsa muhtemelen kendiliğinden geçecektir. Bu nedenle herhangi bir tedavi uygulanmasına gerek yoktur. Ama yine de doktor kontrolü yapılması gerekir.

Bunun yanında sarılığın belirtilen diğer sebeplerden kaynaklı olduğu durumlarda öncelikle sarılığın oluşma nedeni tespit edilmelidir. Sonrasında sarılığı meydana getiren sorun tedavi edilerek, ortadan kaldırılır. Böylelikle sarılık da birkaç gün içerisinde geçecektir. Sarılık türünün tespiti için bir uzmana başvurulması şarttır.

 

Hamilelikte Uykusuzluk; Nedenleri ve Çözümü

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/gebelikte-daha-iyi-bir-uyku-icin-ipuclari.jpg Hamileliğin özellikle ilerleyen dönemlerinde kadınların büyük bir kısmı uykusuzluk sorunu yaşamaya başlarlar. Farklı nedenlerle ortaya çıkan uykusuzluk problemi ilk 4 ayın sonunda aşırı boyutlarda olmasa da başlayacaktır. En genel ve temel neden ise annenin karnında bebeğin artık hissedilebilir şekilde büyümüş olmasıdır. Ve bu sebeple de bebeğin ufak hareketleri dahi anne tarafından hissedilmeye başlar. Bu da beraberinde annenin uykuya dalma sürecini zorlaştırır.

Bebeğin varlığı ve hareketliliğinin yanı sıra annede uykusuzluğa neden olabilecek diğer etkenler; stres, aşırı yorgunluk, hormonlardaki değişimler, psikolojik hareketlilik ve ruh halinde sürekli değişim, sık sık idrara çıkma, kasılmalar ve benzeri olarak sıralanabilir. Bu etkenlerin bir ya da birkaçının varlığı hamileliğin son aylarının uykusuz geçmesine neden olacaktır.

Hamilelikte Kaliteli Uyku İçin...


Hamilelikte kaliteli uyku uyuyabilmek için yapılabilecek birkaç şey vardır. Bunlardan ilki, ağrılardan dolayı oluşan uykusuzluklar için, gün içerisinde yapılan yürüyüş ve egzersizlerdir. Vücudu rahatlatan egzersizlerin yapılması gece kramplarını ve kasılmalarını önleyecektir.

İkinci tavsiye ise birçok hamilenin ilk aylardan itibaren kullanmaya başladığı hamile yastığıdır. Bebeğin varlığının tamamen hissedildiği son aylarda uykuya dalmak git gide zor hale gelir. Bu nedenle ideal pozisyonu yakalamak oldukça önemlidir. Hamilelik yastığı sayesinde anne adayları kolayca vücutlarının rahat olduğu şekli alarak, uykuya dalabilir. Bu yastık sayesinde hamilelikte oluşan bel ve sırt ağrıları da kısmen giderilebilir.

 

Aşırı Zayıf Anne Adaylarının Hamilelik Riskleri

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/gebelik3-1439.jpg Hamilelik öncesinde kadının aşırı yüksek kiloda olması gebelik boyunca ve doğumda ciddi sorunlara neden olabilir. Ancak aynı şekilde kadının aşırı zayıf olması da çeşitli problemler yaratmaktadır. Özellikle hamile kalma evresi ve hamilelikteki 3 ay boyunca riskli bir dönem yaşanır. Bu tip problemlerin oluşmaması için hamile kalmaya karar verdikten sonra mutlaka bir uzmana danışılması gerekir. Gerekirse anne adayının ideal kilosuna kavuşabilmesi için yapılacak olan bir beslenme programı ile hamilelik sürecinin sağlıklı geçmesine destek olunabilir.

Anne Adayının Normalden Zayıf Olması Halinde Oluşabilecek Riskler


Burada bahsedilen zayıflık, anne adayının, aşırı zayıf olmasıdır. Aşırı zayıf kategorisine ise vücut ağırlığının yüzde 10-15 altında olan kadınlar girmektedir. Bu kategoride yer alan kadınların gebe kalma süreçleri normalden çok daha uzun sürmekte ve hatta bazı durumlarda mümkün olmamaktadır. Bunun en temel nedeni ise vücudun yağ oranının da ciddi boyutlarda düşük olmasından kaynaklı regl dönemlerinin değişkenlik göstermesidir. Reglinin düzensiz olması beraberinde doğurganlığı da olumsuz yönde etkilemektedir.

Aşırı zayıfken hamile kalındığında ise yine bazı riskler oluşmaktadır. Bu riskler, ilk 3 ay içerisinde daha fazla olarak, düşük tehlikesi, aşırı bulantı ve beraberinde kusma, bebeğin gelişiminde ekstrem gerilik, erken doğum riskidir. Aşırı zayıflığın beraberinde getirdiği bu riskler hamilelik sürecinin beklenenden stresli geçmesine neden olacağı için hamilelik öncesindeki doktor kontrolüne önem verilmelidir.

Hamilelikte Bebeğe Müzik Dinletmenin Faydaları

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/anne-karninda-muzik.jpg Yıllardır uzmanlar gebelikte bebeğe müzik dinletilmesinin çeşitli faydaları olduğunu söylemektedir. Bu faydalar hamilelik döneminde etkisini göstermeye başlayarak, sonraki evrelerde bebeğin gelişimi için de fazlasıyla önemlidir. Bu sebeple anne adaylarının gebelik döneminde düzenli olarak bebeklerine müzik dinletmesi tavsiye edilmektedir.

Müzik Dinletilmeye Ne Zaman Başlanmalıdır?


Müziğin bebeğe fayda sağlayabilmesi için anne karnındaki gelişiminin biraz ilerlemiş olması gerekmektedir. Bu nedenle 28. haftadan itibaren müzik dinletilmeye başlanabilir. Bebek bu dönemde ve sonrasında müziğin etkisini hissetmeye başlayacaktır. Doğuma kadar aynı şekilde müzik dinletilmeye devam edilmelidir.

Bazı doktorlar hamilelik boyunca bebeğin anne karnında dinlediği müziklere aşina olduğunu söylemektedir. Ve bu nedenle doğum sırasında aynı müziklerin dinletilmesinin doğumu kolaylaştıracağı düşünülmektedir. Çünkü hem anne hem de bebek kendisini güvende hissedecek bu da doğumun seyrine direk olumlu bir etki yapacaktır.

Müzik Dinletmenin Faydaları Nelerdir?


Doğum öncesinde düzenli şekilde müzik dinletilmesinin bebeğin gelişiminde ciddi anlamda olumlu bir etki yarattığı gözlemlenmiştir. Hatta bazı durumlarda, ileri derece olmayan gelişim bozukluklarında, tedavi niteliği taşıdığı görülmektedir. Bu sebeple özellikle riskli hamileliklerde bebeğe düzenli şekilde müzik dinletmek gerekir.

Gelişimi hızlandırmasının yanında müziğin farklı etkileri de bulunmaktadır. Yapılan araştırmalarda hamilelik süresince müzik dinletilen bebeklerin, dış uyarılara karşı daha duyarlı olduğu tespit edilmiştir. Konsantre olmak, göz takibi, motor kontrolü ve koordinasyon hareketlerinin, müzik dinleyen bebekler tarafından daha rahat bir şekilde yapılabildiği gözlemlenmiştir.

Doğum Sonrası Kanamaların Nedenleri Nelerdir?

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/Vajinadaki-Yanma.jpg Normal doğum sonrasında kadınlarda, doğumun hemen ardından, kanama görülebilir. Bu durumun farklı nedenleri olmakla birlikte genel olarak sebep aynıdır. Kanamanın nedeni çoğu zaman rahim kasılmalarının doğum sonrası azalması ve rahmin yumuşak hale gelmesidir. Bu nedenle lohusalık dönemi atlatılana kadar ara ara kanamalar görülebilir. Ancak genel sebebin yanında kanamaya neden olan diğer sebepler de bulunmaktadır. Birçoğu normal doğum sonrası doğal kabul edilse de kanamanın süresi ve miktarına göre sağlıksız bir durum meydana getirebilir.

Normal doğum sonrası kanama neden olur?


1- Normal doğum sırasında, doğum olması gerekenden uzun sürdüyse, bebek iriyse, çoğul gebelik varsa, uzun süre suni sancı uygulandıysa ve bunlar gibi rahmi fazlaca yoran benzer durumlar yaşandıysa, rahim kasılması azalır. Ve bu nedenle rahim yumuşayarak kanamanın yaşanmasına neden olur.

2- Doğum sırasında vagina ve rahim ağzında oluşan yırtıklar da kanamaya neden olan en genel sebepler arasındadır. Bu nedenle kanama yaşandığında bir uzmana danışarak, muayene yapılmalıdır.

3- Doğumda içeride kalan plasenta parçaları veya rahim ağzında plasentanın yapıştığı bölgedeki damarlar kanamaya neden olabilir. Sık rastlanan durumlar olmasa da nadiren yaşanabileceği için kanama halinde doktora danışılmalıdır.

4- Pıhtılaşma. Genel olarak kan kan hastalıkları bulunan kadınlarda kanamanın nedeni pıhtılaşma olabilir. Pıhtılaşmadan kaynaklı kanama risk yaratacağı için, böyle bir ihtimal söz konusu ise, vakit kaybetmeden doktora gidilmelidir.

Yalancı Doğum Sancısını Ayırt Etmenin Yolları

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/18152.jpg Hamileliğin son haftalarına girildiğinde anne adaylarının büyük kısmı yalancı doğum sancıları yaşamaya başlar. Tıpkı doğum sancısı gibi bir ağrı veren yalancı doğum sancısı, çiftlerde panik yaratmaktadır. İşte bu tarz panikler yaşamamak için yalancı doğum sancısının normal doğum sancısından farkını bilmek gerekir. Bu fark konusunda detaylı şekilde bilgilendirilen çiftler, doğum öncesinde daima alarm halinde olmak yerine soğukkanlı kalabilmeyi başarırlar.

Braxton Hicks kasılmaları olarak da adlandırılan bu sancıları normal doğum sancılarından birkaç temel dayanak ile ayırt etmek mümkündür. İşte iki sancı arasındaki en ayırt edici özellikler;

Ağrı Düzeni Farkı


Gerçek doğum sancısı düzenli olarak art arda gelir. Ancak yalancı doğum sancısında düzen yoktur. Ağrının düzenli olup olmadığını anlamak için sakin bir şekilde beklenmelidir.

Ağrının Gelme Biçimi


Ağrının süresi, şiddeti ve sıklığı, gerçek doğum sancısında, doğum yaklaştıkça artar. Ancak yalancı doğum sancısında ağrının şiddeti değişkenlik gösterirken, sıklığı da doğum yaklaştıkça artmak yerine, artıp azalmaya devam eder.

Ağrının Varlığı


Yalancı doğum sancısı daha çok kramp gibi bir acı verir. Gerçek doğum sancısında kasıklarda oluşan şiddetli ağrı, artarak bel bölgesine ilerler.

Rahim Ağzında Değişiklik


Yalancı doğum sancısının en temel ayırt edici özelliği rahim ağzında değişim olmamasıdır. Oysa gerçek doğum sancısında rahim ağzı yumuşayarak, genişler.

Nefes Kontrolü


Ağrının hissedilmesi ile anne adayı sakinleşmeye çalışır, nefesini düzene koyarsa yalancı sancı geçecektir. Ancak gerçek doğum sancısı hiçbir şekilde geçmez.

 

 

Gebelik İçin İdeal Yaş

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/gebe-kalma-yasi.jpg Kadınların hamile kalmak için doğurganlıklarının en yüksek olduğu dönemi seçmeleri, hamile kalma sürecini hızlandıracaktır. Bunun için ideal gebelik yaşının bilinmesi ve kadınların bu aralıkta hamile kalmaya çalışması daha verimli olacaktır. Doğurganlığın fazla olduğu yaşlarda hamile kalınması aynı zamanda gebeliğin de çok daha rahat geçmesini sağlayacaktır.

İdeal Yaş Aralığı Nedir?


Kadınların kolay hamile kalabildiği, doğurganlığın üst seviyede olduğu dönem 21-30 yaş arası dönemdir. Bu yaş aralıklarında doğurganlık seviyesi maksimum düzeyde olacaktır. Ve bu sayede hamile kalma kararının verildiği dönem ile hamile kalmaya çalışılan süreç arası kısa olacaktır. Bu iki dönem arasındaki sürenin uzaması, çiftleri psikolojik olarak yıprattığından, mümkün olduğunca ideal yaş aralığında hamile kalınmaya çalışılmalıdır.

Sonrasında Veya Öncesinde Hamile Kalmak


İdeal aralık 21-30 yaş arası olarak gösterilse de, bu aralıktan önce veya sonra da hamile kalınabilir. Ancak ideal yaştan önce veya sonra hamile kalınma ihtimali düşüktür. Aynı zamanda bu evrelerde yaşanan gebeliklerin daha riskli olduğu da bilinmektedir.

21 yaş öncesi gebeliklerde hamile kalmak kolaydır ancak kadın vücudu henüz bu yaşlarda tam anlamıyla yetişkin sayılmadığı için gebelik süreci riskli olacaktır.

30 yaş sonrası gebeliklerde ise; genel olarak gebe kalma süreci sıkıntılı olur. Kadının doğurganlığı azalmaya başladığından gebe kalma ihtimali de düşer. Bunun yanında gebelik ve doğumda meydana gelebilecek riskler de artış göstermektedir.

Bebek Karyolası Seçerken Dikkat Edilmesi Gerekenler

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/bebek-karyolası-seçerken.jpg “Acaba gebe miyim?” dediğiniz günler daha dün gibi, değil mi? Günler günleri, haftalar haftaları kovaladı, mide bulantıları çektiniz, vücudunuzda gebelik çatlakları oluşacak diye korktunuz, giderek genişleyen karnınızı kavrayacak yeni kıyafetler aldınız, gebelikte cinsel ilişki konulu yazıları okuyup seks hayatınızı sürece uygun bir şekilde planlamaya çalıştınız, grip olunca her zamankinden daha çok korktunuz, kabızlık çektiniz, yorgunluk hissettiniz. Ne çok şey yaşadınız ama işte, o günler de geçiverdi, bebeğiniz artık kucağınızda. Şimdi bebek bakımı ile ilgili bilgilerin peşindesiniz; ne giydirseniz, nasıl yıkasanız, bebek karyolası seçerken nelere dikkat etseniz, ateşi yükselirse ne yapmalısınız ve başka bir sürü şey. Artık bunların zamanı geldi. Yazımızda bu gibi sorularınızdan birinin cevabı olacak bir konuya değineceğiz; karyola seçimi konusuna. Faydalı olmasını umut ederiz.

Kaliteli bir uyku herkes için olduğu gibi bebekler için de önemli ve gereklidir. Hem bebeğiniz huzurlu ve sağlıklı bir şekilde uyursa siz de rahat edersiniz, öyle değil mi? Öyleyse her şeyden önce karyolanın hammaddesine dikkat edin. Bebeğin sağlıklı bir uyku çekmesi için ahşap veya plastik içermeyen kumaştan yapılmış olması gerekir. Ahşap bir karyola almayı düşünüyorsanız ağacın doğal renginin korunduğu, boyanmamış modelleri tercih edin. Piyasada sağlıklı olduğu iddia edilen boya ve cilalar olmakla beraber, en değerli varlığınızı bu açıdan riske atmamanızda fayda var.

Bebek karyolası seçimi yaparken yumuşak kıvrımları olan, sert köşeleri olmayan modellere bakmak da önemli. Bebeğin düşmemesi için kaliteli bir parmaklıklı karyola almak gerekiyor ama herhangi bir parmaklıklı karyolayı değil, bu konunun da ince detayları var. Örneğin parmaklık yüksekliği 50 santimi aşmamalı ve parmaklıkların araları bebeğin kolunun veya başının sıkışmayacağı bir uzaklıkta olmalı. Parmaklıklar kaldırılıp indirilebilmeli ve bunu sağlayan mekanizmanın sağlam olduğundan emin olmalısınız. İdeal ölçü bu aralığın en az 4, en fazla 6 cm. olmasıdır.

Çekmeceli bebek karyolası modellerini cazip buluyorsanız 1 tane uzun çekmecesi olanları değil en az 2 adet sağlam çekmecesi olanları tercih edin. Uzun çekmeceler nispeten dayanıksız ve kullanışsız olur. Çekmeceli modellerin şöyle bir dezavantajı olduğunu da unutmayın: Bu tip karyolalarda yatağın daha aşağıya indirilmesi mümkün değildir, oysa bebeğin güvenliği için bunu yapmak isteyebilirsiniz.

Dönüşme özelliği olan bebek karyolaları; yani çekmeceli karyolaların parmaklıkları genişletilebilen, çekmeceleri çıkartılıp daha büyük bir yatağa dönüştürülebilen modelleri ekonomik görünmekle beraber bazen dönüştürme işlemi düşündüğünüzden daha masraflı olabilir. Ayrıca böyle yataklar fazla yer kapladıklarından küçük bebek odaları için pek uygun değildir.

Tercihinizi fonksiyonel park yatak modelleri arasından da yapabilirsiniz. Park yatakların taşınabilir olanları daha avantajlı olabilir, zira seyahatlere de götürülebilen bu modeller bebeğin yerini yadırgaması riskini ortadan kaldırır, uyku düzeninin bozulmamasını sağlar.

Doğum Şekliniz Geri Kalan Hayatınızı Etkiliyor

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/normal-dogum-sezeryan.jpg Kadınların birçoğu doğum şekline karar verirken, riskli durumları ve endişelerini göz önüne alarak bir değerlendirme yaparlar. Oysa doktor tarafından herhangi bir risk görülmediği takdir de endişeye kapılarak, sezaryen doğuma yönlenmek sonrası için bazı zararlar meydana getirebilmektedir.

Günümüzde kadınların büyük bir kısmı normal doğum yapmak yerine sezaryen doğum yapmayı tercih etmektedir. Ve bunun en genel nedeni de normal doğumun yarattığı korkudur. Ancak bu korkunun doğum öncesinde giderilerek, normal doğumun tercih edilmesi yararlı olacaktır.

Doğum Sonrası Yaşamınızı Etkiliyor


Hamilelik boyunca salgılanan hormonlar normal doğum sırasında da salgılanmaktadır. Bu hormonların salgılanması anne adayının sonrasında iyileşme sürecinde ve sağlığında yararlı olmaktadır. Belirgin olan diğer faydası ise annenin hissettiği sevgi ve şefkat duygusunun artmasıdır. Normal doğum sırasında salgılanan oksitosin hormonu sayesinde annenin bebeğine ve hatta eşine karşı hissettikleri yoğunlaşır. Böylece bebeğe alışma süreci ve devamı çok daha sorunsuz şekilde ilerleyecektir.

Normal doğumun, hormonlar dışında, bebek üzerinde farklı etkileri de olmaktadır. Bebek, olması gerektiği şekilde rahimden çıktığında omurgası sağlıklı şeklini alacaktır. Aynı zamanda doğum esnasında akciğerleri de nefes almak için hazırlanacaktır. Ek olarak normal doğum sırasında bebek, vajinadan çıkarken çeşitli minerallerle bezenir. Bu mineraller sayesinde bağışıklık sistemi kuvvetlenerek, doğumun ardından mikroplara karşı koruması da artar.

Anne adaylarının doğum öncesinde bu olasılıkları değerlendirmeye alarak, doğum şekline karar vermeleri en sağlıklısı olacaktır.

Çocuklarda Orta Kulak İltihabı; Nedeni ve Tedavisi

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/bebeklerde-orta-kulak-iltihabı.jpg Orta kulak iltihabı özellikle çocuklarda sıkça görülen bir kulak hastalığıdır. Çoğu zaman üst solunum yolu enfeksiyonlarından kaynaklı olarak oluşmaktadır. Üst solunum yollarındaki enfeksiyon nedeniyle yaşanan burun tıkanıklığı ve akıntı, orta kulak iltihabının oluşmasına neden olmaktadır.

Çocuklarda genel olarak okula başladıkları dönemde meydana gelmektedir. Okulda bulaşıcı hastalıklara yakalanma risk arttığından üst solunum yolu enfeksiyonlarının oluşma ihtimali de artmaktadır. Bu durum da beraberinde orta kulak iltihabını getirebilir.

Orta kulak iltihabı, ilerleyen aşamalarında kulak zarında ciddi tahribe yol açabileceği gibi menenjit gibi kalıcı hastalıklara da sebep olabilir. Bu nedenle belirtilerinin iyi gözlemlenerek tedavisine hızla başlanması önemlidir.

Çocuklarda Orta Kulak İltihabı Belirtileri


En tipik belirtileri kulakta meydana gelen şiddetli ağrı ve işitmede azalma olmasıdır. Her kulak ağrısı orta kulak iltihabına neden olmayacağı gibi şiddetli ağrılarda mutlaka uzmana danışılması gerekir. Doktorun yapacağı kısa bir muayene ile kulak zarını görmesi sonucunda rahatsızlığın orta kulak iltihabından mı yoksa başka bir sorundan mı kaynaklandığı tespit edilebilir.

Orta Kulak İltihabına Yakalanmamak İçin:


Bunun için çocuğa üst solunum yolu enfeksiyonlarına karşı bağışıklık kazandırılmalıdır. Gerekli aşıların yapılması gerekir. Aynı zamanda çocuğa kişisel bakımın önemi öğretilerek, kreş ve okul benzeri ortamlarda mikrop kapmaması için daima temizliğine özen göstermesi gerektiği aşılanmalıdır.

Tedavisi; hastalığın hangi sıklıkla gerçekleştiğine, çocuğun geçirdiği iltihabın şiddetine, çocuğun yaşına vb. bakılarak farklı tedaviler uygulanır.

Kekemeliği Tedavi Etmek Mümkün Mü?

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/11/cocuklarda-kekemelik-tedavisi_81.jpg Kekemelik konuşma akıcılığının kısa süreli veya daimi olarak aksamaya uğramasıdır. Bu durum genellikle travmatik olayların ardından yaşanmaktadır. Ancak bazı durumlarda küçük yaşlarda oluştuğu da görülmelidir. Küçük yaşlardaki konuşma aksaklıklarının kekemelik olarak nitelendirilebilmesi için bazı hususlara dikkat edilmesi gerekir. Çünkü 4 yaşa kadar, çocukların büyük bir kısmı yavaş ve tek tük konuşabilmektedir. Bu aksama kekemelik değil, gelişim sürecinin normal ilerleyişidir.

Çocukluk Döneminde Kekemeliğe Neden Olan Durumlar


Uzmanlar kekemeliğin yapısal bir yatkınlık sonucunda, çevresel faktörlerin de tetiklemesi ile ortaya çıktığını belirtmektedir. Bu varsayımdan hareketle kekemeliğin çocukta görülmesinin en önemli nedeni aile içerisinde veya yakın çevrede kekeme birisinin olmasıdır. Böylelikle çocuğun konuşmaya başladığı dönemden itibaren çeşitli aksaklıklar meydana gelebilir.

Yapısal yatkınlığın yanında bazı durumlarda çevresel faktörler direk etkili olabilmektedir. Ailenin çocuktan beklentisinin fazla olması ve mükemmeliyetçi yaklaşımları çocuğu baskı altında hissettirebilir. Aynı zamanda geç konuşmaya başlayan çocuklarda çevrenin konuşması konusundaki ısrarcı tutumları da etkili olabilir. Bunun yanında çocuğun kendisini güvensiz hissedeceği bir ortamın mevcut olması da kekemeliğe neden olabilmektedir.

Tedavisi Yapılabilir Mi?


Kekemeliğin tedavisi, özellikle ilk aşamada, mümkündür. Kekemeliğe neden olan durumun tespit edilmesi ile kaynağa inilebilir. Bu evrede kesinlikle uzman desteği alınarak, çocuğun kendisini rahat hissetmesi sağlanmalıdır. Güven ortamı sağlandığında tedavi adım adım başarıya ulaşacaktır.

Evinizi De Hamileliğe Hazırlayın

http://gebemiyim.net/wp-content/uploads/2016/10/hamilelikte-ruh-sagligi.jpg Hamilelik öncesinde sizin ve eşinizin, ruhsal ve bedensel olarak hamileliğe hazırlanması gerekir. Ancak sizin hazırlanmanız tek başına yeterli olmayacaktır. Aynı zaman da evinizin de hamileliğe hazır olması gerekir. Gebelik süresi boyunca en çok evinizde vakit geçireceğiniz için hamile kalmadan önce eviniz için gerekli olan hazırlıkların tamamlanması gerekir.

İşte hamile kalmadan önce evinizde ve evdeki rutin alışkanlıklarınızda yapmanız gereken değişiklikler:

Kimyasal Maddeler


Evinizin temizliği için herhangi bir destek almıyor ve hamileliğiniz boyunca da almayı düşünmüyorsanız temizlik malzemelerinizi iyi seçmeniz gerekir. Kimyasal ürünlerle direk temasta bulunmak (koklamak, dokunmak vs.) sizin için zararlı olacaktır. Bu sebeple hamilelik öncesinden itibaren başlayarak kullandığınız ürünlerin kimyasal oranına ve kullanım talimatına dikkat edilmelidir. Hamilelik öncesinde keskin kimyasallar kullanmayı kesmek hamileliğin çok daha sağlıklı geçmesine yardımcı olacaktır.

Organik temizlik malzemesi kullanılmaya başlandıktan sonra da eldivenle deterjanları kullanmak faydalı olacaktır. Böylece vücutla direk temas yapılmadığı için daha faydalı olacaktır.

Evin İlaçlanması


Hamilelik boyunca evdeki haşereler için ilaçlama yapılamayacağından hamilelik öncesinde evin ilaçlatılması tavsiye edilmektedir. Ardından hamilelik döneminde ve sonrasında ilaçlama yapılmadan evdeki haşerelerden havalandırma yoluyla kurtulunması gerekmektedir.

Ev Sürekli Havalandırılmalıdır


Evin havasız kalmaması mikropların ürememesi açısından önemlidir. Düzenli olarak, özellikle sabahları, evin havalandırılması gerekmektedir. Bu sayede bağışıklık sisteminin zayıfladığı hamilelik döneminde hastalanma riski de minimum seviyeye indirilecektir.
Blogger tarafından desteklenmektedir.

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Latest News

Ad unit

gebemiyim-iphone-retina

Gebelik öncesi süreç, gebelik süreci, gebelik sonrası süreç ve ana-bebek sağlığı konularında faydalı bilgiler vermeyi amaç edinen bloğumuz Gebemiyim.Net yayın hayatına başlamıştır.

Sitemizde yukarıda saydığımız kategorilerde bilgilendirici ve eğlendirici makaleler bulmakla birlikte, çeşitli hesaplama araçları ve uygulamaları da bulabilirsiniz.


Herkese teşekkürler, mutlu sağlıklı günler....


Gebemiyim.Net

Popular Posts